Monday 27 August 2007

Anka Kuşu'nun Efsanesi

Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı`nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
Kuşlar Simurg’a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg’u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg’un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg’un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg’un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler.
Ancak Simurg’un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı’nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş.

Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp;

Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyler yüzünden kafese kapatılırmış);
Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış;
Baykuş yıkıntılarını özlemiş,
Balıkçıl kuşu bataklığını...
Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış. Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi “şaşkınlık” ve sonuncusu Yedinci Vadi “yok oluş” ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş… Kaf Dağı’na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg’un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; “SİMURG ANKA – Otuz Kuş” demekmiş.
Onların hepsi Simurg’muş. Her biri de Simurg’muş.

Simurg Anka’yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça bataklığımızda, yıkıntılarımızda ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.

Sunday 26 August 2007

Einfach abhaun, einfach gehn


Nasıl anlatabilirim ki?
Denediğimde tekrar sırtını dönüyor
Hep aynısı
Hep aynı eski hikaye
Konuşabildiğim andan itibaren
Dinlemem buyuruldu
Artık bir yol var
Ve biliyorum ki uzaklara gitmeliyim

Tüm ağladığım zamanlarda
Bildiğim şeyleri içimde tutarak...
Zor olduğunu biliyorum
Ama görmezden gelmesi daha da zor
Haklı olsalardı katılırdım
Ama biliyolar ki sorun onlar,
Ben değil
Artık bir yol var ve biliyorum ki gitmeliyim
Uzaklara gitmeliyim

THERE'S NO HOME FOR YOU HERE, GIRL, GO AWAY
THERE'S NO HOME FOR YOU HERE






Freiheit, freiheit
Ist die Einzige die fehlt






"Hayat e
tli türlü gibidir. Sık sık karıştırmak gerekir yoksa tüm köpük yüzeye çıkar" -Ağaçkakan

Gülümsediğimde gerçek bi gülümsemeyim
Hayallerim var, bir ülke kadar geniş
Dedim ki, şimdi başa çıkabilirim
Senin için daha iyi olur
Bi şekilde üstesinden geliriz,
Çünkü yaptığımız şey bu

Dışarda bi şeyler
Sevginin tek dostun olduğu yerde

Ve biz kendini iyi hissetmeni sağlayanlarız

Esirgenecek biri

Sevgi tek çıkış yolu olduğunda
Ve biz kendini iyi hissetmeni sağlayanlarız

Wednesday 22 August 2007

Hoist The Colors

Kral ve adamları
Kraliçeyi yatağından çaldı
Ve kemiklerine bağladılar onu.
Denizler bizimdir
Ve güçler adına

Dolaşıcağımız yerlerde dolaşırız


Yo, ho, hep beraber çekin
Çekin bayrakları göklere

İleri, ho, hırsızlar ve dilenciler

Bizler asla ölmeyelim


Bazı adamlar öldü

Bazıları hayatta kaldı

Ve diğerleri denizlerde yol alırlar hala

Kafesin anahtarıyla

Ve şeytana olan borcumuzla
Fiddler'ın Yeşilliği'ne yol alırız


Çan çalındı
sulu mezarında...
Ölümcül sesini duyuyor musun?

Biz bir çağrıyız herkese

Fırtınaya kulak verin
ve yelkenlerinizi eve çevirin!

Yo, ho, hep beraber çekin

Çekin bayrakları göklere

İleri, ho, hırsızlar ve dilenciler

Bizler asla ölmeyelim



-------------------------------------------------------

We're rascals, scoundrels, villains and knaves
Drink up me hearties, yo ho!
We're devils, black sheep, really bad eggs
Drink up me hearties, yo ho!

Yo ho, yo ho, a pirates life for me!

Monday 20 August 2007

Kayıp kuşağa aitim...

"İçkiler, bizim içkilerimiz. Üzerinde biraların sallanmasını engelleyen matı olan masa, bizim masamız. Bizim dart tahtamız ve şurdakiler, bizim çemberlerimiz"
Ayağını yere vurdu.
"Halısı olmayan yer, bizim yerimiz. Tüm yayları çıkmış kıçımıza giren sandalyeler de bizim sandalyelerimiz. Biz buraya aitiz Bimbo," dedi Bertie.
Ve şurdaki züppe götoğlanları yukarı çıkıp 'Lounge'da kalmalı, siktiğimin ait oldukları yerde!"

Tüm güzeller ve mükemmeller
Burası onların bölgesi değil
Milyonerler ve mimarlar
Hiçbiri bugün burda değil
Onlar yerine beni dene

Birbirimizi bir ömürdür tanıyoruz
Henüz çocukken sarılırdım sana
Seninle yılları saydım
Rüyalarınla oynadım
Yollarını ben seçtim
Ben senin şansınım ve lanetinim
Nerdeyse seni çılgına çevirdim
Yine de hep bana inandın

Ben içindeki hasretim
Ben içindeki hasretim

Ne zaman yanında olsam
Her şeyi sadece benim için yaptın
Seni yanlış yönlendirdim
Verdiğim sözler çoğu zaman boştu
Benim yüzümden öfkeden ağladın
Benim yüzümden kendi kendinin düşmanı oldun
Benim suçumdu, yapabileceğin bi şey yoktu
Ben içindeki umudum ve benimle ölüyorsun

Ben içindeki hasretim
Ben içindeki hasretim
Ben içindeki hasretim ve benimle öleceksin

İşte... Görüyor musunuz? İfadesiz, umursamaz yüzlerinde
numaralarla duruyorlar. Minyatür Nuremberg, boyanmış,
ahşap adamlarına oluşturduğu saflar.
Zavallı şeyler.
Zavallı domino taşları.
Önemsiz imparatorluğunuzu kurmak çok uzun zaman
aldı. Şimdi, tarihin bir fiskesiyle...
...yıkılıyor.
V

Thursday 9 August 2007

Pure Morning

A friend in need's a friend indeed
A friend with weed is better
A friend with breasts and all the rest
A friend who's dresed in leather
A friend in need's a friend indeed

A friend who'll tease is better

Our thoughts compressed
Which makes us blessed

And makes for stormy weather

Day's dawning, skins crawling

Pure morning

Saturday 4 August 2007

Wheel of Time

"Gölge kaybolana, su kuruyana kadar, Gölge'nin içine dişlerimizi sıkarak, son nefesimize kadar meydan okurcasına haykırmak, Son Gün'de Köreden'in yüzüne tükürmek için."

Islat mızrakları... güneş tırmanırken
Islat mızrakları... güneş batarken
Islat mızrakları... kim korkar ölümden?
Islat mızrakları... bildiğim hiç kimse!
Islat mızrakları... daha yaşam sürerken
Islat mızrakları... yaşam sona ererken
Islat mızrakları... hayat bir düştür
Islat mızrakları... tüm düşler biter
Islat mızrakları... gölge gidene kadar
Islat mızrakları... su kuruyana kadar
Islat mızrakları... evden ne kadar uzakta?
Islat mızrakları... ölene kadar!

Yeri kaplayan kara rağmen, gecenin içinde rahatça koşuyordu. Gölgelerle birdi; ormanda süzülüyordu, gözleri ay ışığı altında güneş altındaymış kadar iyi görüyordu. Soğuk bir rüzgar kürkünü karıştırıyordu. Aniden rüzgar tüylerinin diken diken olmasına sebep olan bir korku getirdi. Yüreği Hiçdoğmamışlar için duyduğu nefretten de büyük bir nefretle hızlandı. Nefret ve ölümün yaklaştığı bilgisi. Artık yapılacak seçim yoktu. Hızla ölüme doğru koştu.


Kupa kuruyana kadar şarap içeceğiz
Ve ağlamasınlar diye kızları öpeceğiz
Ve zarları atıp gideceğiz
Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye

Ay koştuğundan dans edeceğiz tüm gece,
Ve kızları hoplatacağız dizlerimizde,
Ve sonra siz de at süreceksiniz benimle
Gölgelerin Jak'ı ile dans etmeye

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Zaman Çarkı döner ve Çağlar gelip geçerek önce efsane olan, sonra solup söylenceye dönen, o Çağ tekrar geldiğinde uzun zaman önce unutulmuş olan anılar bırakır. Bazılarının Üçüncü Çağ, gelecek bir Çağ, uzun zaman önce geçmiş bir Çağ dediği Çağda, Kıyamet Dağları'nda bir rüzgar yükseldi. Rüzgar başlangıç değildi. Zaman Çarkı'nın dönüşünde ne başlangçlar, ne de sonlar vardır. Ama bu bir başlangıçtı.

Zaman Çarkı döner
Ve çağlar gelir gider
Olmuş olan, olacak olan
Ve olmakta olan
Her an Gölgenin altında ezilebilir
Bırakın EJDER bir kez daha
Zamanın rüzgarlarına binsin.