Monday 30 March 2009

Gecikmiş bir post

TWO YEARS HE WALKS THE EARTH. NO PHONE, NO POOL, NO PETS, NO CIGARETTES. ULTIMATEFREEDOM. AN EXTREMIST. AN AESTHETİC VOYAGER WHOSE HOME IS THE ROAD. ESCAPED FROM ATLANTA. THOU SHALT NOT RETURN, 'CAUSE "THE WEST IS THE BEST." AND NOW AFTER TWO RAMBLONG YEARS COMES THE FINAL AND GREATEST ADVENTURE. THE CLIMACTIC BATTLE TO KILL THE FALSE BEING WITHIN AND VICTORIOUSLY CONCLUDE THE SPIRITUAL REVOLUTION. TEN DAYS AND TEN NIGHTS OF FREIGHT TRAINS AND HITCHHIKING BRING HIM TO THE GREAT WHITE NORTH. NO LONGER TO BE POISONED BY CIVILIZATION HE FLEES, AND WALKS ALONE UPON THE LAND TO BECOME LOST IN THE WILD.
ALEXANDER SUPERTAMP
MAY 1992http://thepovertyjetset.com/wp-content/uploads/2007/09/into-the-wild.png

Tuesday 24 March 2009

Tanrı gitmişti. Kaybolmuş, ölmüş ya da asla var olmamış gibi… İnsanlar kararsız, şaşkındı; aydınlık bir yolda birden biri ışıkları kapamış gibi, nereye gideceklerini bilemeden el yordamıyla ilerlemeye başladılar. Elektrikler kesilmişti. Sanki biri üzerlerinden giysilerini almıştı. Giysilerin orada olduğunun insanlar çok farkında değildir, ama yoklukları inanılmaz dikkat çekicidir. Daha önce Tanrı’nın varlığını fark etmeyenler bile çırılçıplak ortada kalınca yokluğunu fark etti.

Evlerden sessizlik ve değişim dalgalarının kokusu yükseldi. Kiliseler, sinagoglar ve camiler kapılarına ‘kapalıyız’ tabelaları astı, nazar duaları ve haçlar duvarlardan indirildi. Hıçkırıklar yükseldi, nereye sığınacaklarını bilemeyen insanların hayret dolu iniltilerine karıştı. Budistler omuz silkip Tanrı’nın daha yüksek bir biçime bürünerek yeniden doğmasını beklemeye başladılar.

Hükümetler milli güvenliği korumak için önlemler aldı; yatırımcılar hızla telefonlara uzanıp bankalara talimatlar yağdırdı. Çalışanlar yas ilan edip o gün işlerine gitmediler; işsizler evde oturmaya devam ettiler. Fakirler bundan sonra kime yakınıp kimlerden yardım isteyeceklerini bilemediler. Çocukların kafası karıştı; bazıları Noel’de istedikleri kırmızı bisikleti alamayacakları için ağladı, diğer çocuklar periler Tanrı sayılmadıkları için sevindiler ve dökülen dişlerini yastıklarının altına bırakmaya devam ettiler. Daha küçükleri omuz silkip oyunlarına devam ettiler; yetişkinler bir karar verseydi, Tanrı var mıydı yok muydu? Daha da küçükleri yokluğu fark etmediler bile, ayak parmaklarını yemeye çalışmaya devam ettiler.

Günahkârlar onları cehenneme mahkûm edecek kimsenin kalmamasına sevindiler. Hayırseverler yaptığı iyiliklerinin kendilerine getirilerinin olmayacağı için hayal kırıklığına uğradılar. Ayyaşlara içmek için sebep çıktı, ama Tanrı olsa da olmasa da onların hep bir bahaneleri olurdu zaten. Teistler nihilistlere 100’lük birer banknot uzattı. Hayalperestler dua etti, oportünistler çağın yeni ilahi kitabı üzerinde çalışmaya başladı. Ve tüm dinsizler, kâfirler ve küfürbazlar, kocaman kirli bir cam fanus olan bu diğer dünyanın içinde pörtlek gözleri ve hayretle açılmış ağızlarıyla dolanan balıkları ifadesizce kendi evlerinden seyrettiler.

Wednesday 11 March 2009

Gobi Todic hakkındaki gerçek

1924'te Peter von Oldenburgs ve karısı Olga Ratkova-Rognova'nın çocuğu olarak Boris adı altında Leningrad'da dünyaya gelen Gobi Todic adındaki gizemi önemini perdelemiş devrim kahramanı hakkında türlü yalanlar, iftiralar ve dedikodular dünyaya salınmaya devam ediyor. Biz nefes aldıkça Orta Çağ'da Londra'daki haftalık veba salgınları gibi yayılmaya devam eden Gobi Todic çılgınlığı, Kutsal Google'ın geri kalanında olduğu gibi bu blogu da mikroplarıyla yiyip tüketmeye başladı.
Peki ama kimdir bu Gobi Todic? Ya da daha da önemlisi, ne yapmıştır ki hepimizi tütün müptelalığı gibi ele geçirmiş, tüm organlarımıza işleyerek bizi yavaş yavaş öldürmeye başlamıştır?
1939 yılında NKVD adına meksika sınırında halka yaptığı hizmet mi, 1943 yılında Birleşik Devletler Ordusu'nu içten ele geçirip adım adım parçalaması mı, yoksa 1945 ve 1955 yılları arasında Vatikan'a sızıp devrimci küfürbazları cezalarından kurtarıp onları tekrar devrime katmak mı onu bir kahraman yapmıştır? Bütün bu çok önemli görevlerle ilgili belgelere ve detaylara ne olmuştur? Gerçekten de 1984 yılında Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından gizlice ülkeden çıkarılıp Demokratik Alman Cumhuriyeti'ne gönderilerek Berlin'de sahte bir isimle Yahudilerin arasına gömülürken bütün bu kahramanlıklar da onunla birlikte mi ölmüştür?
Heyhat! Gerçeği asla bilemeyeceğiz.
Bugün bile Gobi Todic bizim için bir sırdır. Kimileri varlığını bile yalanlamaktadır. Bu şüphesiz üstün devrim kahramanı hakkında bildiğimiz ve elimize yeni geçen kesin tek bir doğru bilgi vardır, o da Gobi Todic'in 27 Kasım 2008 tarihinde kesin olarak
geri döndüğüdür!