Sunday, 6 December 2009
Wednesday, 25 November 2009
Kendime soru: Buraya gerçekten gitmek istiyor muyum?
Altununuz boşa giderParanızı savurmayınEstonya'ya kim gider?Adalarda kürek çekmem,Estonya balığını sevmem,Sulu çorbasını yemem!İngri'ye giden kim,Fakir, çorak bir toprak;Açlığın olduğu yer,Çırasız, meşalesiz;Suyu kıt, arpası kıt,Buğday ekmeği bulunmaz,Çavdarı da değersiz.
Tuesday, 24 November 2009
Communications with God
Monday, 2 November 2009
Statement by Chief Smohalla of the Nez Percé Indians
My young men shall never work. Men who work cannot dream & wisdom comes in dreams.
You ask me to plow the ground. Shall I take a knife and tear my mother's breast? Then when I die she will not take me toher bosom to rest.You ask me to dig for stone. Shall I dig under her skin for bones? Then when I die I cannot enter her body to be born again.You ask me to cut grass and make hay and sell it and be rich like white men. But how dare I cut my mother's hair?It is a bad law and my people cannot obey it. I want my people to stay with me here. All the dead men will come to life again. We must wait here in the house of our fathers and be ready to meet them in thebody of our mother.
Friday, 30 October 2009
A Gaimanian genesis story by the Uitoto Indians
Thursday, 29 October 2009
Gassire'nin Luth'u I
Hoooh! Dierra, Agada, Ganna, Silla! Hoooh! Fasa!
İnsanların suçları ne zaman Wagadu'nun yok olmasını sağladıysa Wagadu yeni bir güzellik kazanmış ve tekrar belirdiğindeki görkemini daha da olağanüstü yapmıştır. Kibir, bugün Sudan'daki bütün milletlerin taklit edip değer verdiği bir şarkı kazandırmıştır. Yalan, bir altın ve inci yağmuru getirmiştir. Açgözlülük, bugün hala Burdamalıların kullandığı şekilde ve o zamanlar Wagadu'da kadın işi olan yazıyı getirmiştir. Çatışma, güneyin yağmurları ve Sahra'nın kayaları kadar dayanıklı olacak beşinci Wagadu'nun ortaya çıkmasını sağlayacak, çünkü her erkeğin kalbinde ve her kadının rahminde bir Wagadu yaşar.
Hoooh! Dierra, Agada, Ganna, Silla! Hoooh! Fasa!
Tuesday, 20 October 2009
Tesadüfen tekrar Stephen Crane
Tuesday, 13 October 2009
Thursday, 8 October 2009
Art is MADNESS - it's like a contagious disease!
Sunday, 27 September 2009
Truly, he IS god...
I build you to sleep
that´s the idea of dying but
you´ll just have to see
You can do what you want or so you think
But til you stop all your thoughts
you are ties to your surroundings
When the fog spreads out
in the rainy season
It comes from my insides
When the thunderous lightning strikes down
you´re seeing your real I
People
You blaspheme my name
But still I love you
Still I love you
I love you just the same
I hear all your prayers
because I´m each one of you
Creations not something I did
it´s something that I do
The reason for the bad is
so there'd be such thing as good
Oh I´d do anything for you
You all know I would
Be for me Be for me Be for me
Before me Before me Before me
You know that I try to repair and repay
As life goes by a thousand times
It gets a little better
All is belief, All is belief, All is belief, All is belief
Monday, 4 May 2009
An Oath
I sharpen my sword
Facing the hills bright with campfires
That shadow the starry night.
A song rises, promises
To reach out to the sun, to the lands beyond the mountains
and of building Houses of unseen magnificence,
with towers erect, and walls thick with pride.
Madness is an avalanche of rubies:
Disdain for power, kill for land.
I sharpen my sword.
Not for me are the glorious songs,
Not for me are the promises of a better tomorrow.
Blood shall be shed.
I sharpen my sword to kill my brother.
Wednesday, 29 April 2009
Invitation
Saturday, 11 April 2009
Günün lafı
Being a writer of fiction isn't like being a compulsive liar, honestly. It takes craft and care, and it's much easier not to do it.
-Neil GaimanAyrıca; gecikmiş bir 1 Nisan haberi
Fiction World Rocked as Woman Claims No Sexual Attraction to Neil Gaiman
Yaşlı Kadın Şarkı Söyler
Çekirdekli,
kurutulmuş
erik oldum,
kuru erik.
Ye beni, ye!
Çekirdeğim
yere düşsün,
ağaç olsun,
erik dolsun.
"Hep Yuvaya Dönmek"ten. by UrsulaKLeGuin.
Monday, 30 March 2009
Gecikmiş bir post
MAY 1992
Tuesday, 24 March 2009
Tanrı gitmişti. Kaybolmuş, ölmüş ya da asla var olmamış gibi… İnsanlar kararsız, şaşkındı; aydınlık bir yolda birden biri ışıkları kapamış gibi, nereye gideceklerini bilemeden el yordamıyla ilerlemeye başladılar. Elektrikler kesilmişti. Sanki biri üzerlerinden giysilerini almıştı. Giysilerin orada olduğunun insanlar çok farkında değildir, ama yoklukları inanılmaz dikkat çekicidir. Daha önce Tanrı’nın varlığını fark etmeyenler bile çırılçıplak ortada kalınca yokluğunu fark etti.
Evlerden sessizlik ve değişim dalgalarının kokusu yükseldi. Kiliseler, sinagoglar ve camiler kapılarına ‘kapalıyız’ tabelaları astı, nazar duaları ve haçlar duvarlardan indirildi. Hıçkırıklar yükseldi, nereye sığınacaklarını bilemeyen insanların hayret dolu iniltilerine karıştı. Budistler omuz silkip Tanrı’nın daha yüksek bir biçime bürünerek yeniden doğmasını beklemeye başladılar.
Hükümetler milli güvenliği korumak için önlemler aldı; yatırımcılar hızla telefonlara uzanıp bankalara talimatlar yağdırdı. Çalışanlar yas ilan edip o gün işlerine gitmediler; işsizler evde oturmaya devam ettiler. Fakirler bundan sonra kime yakınıp kimlerden yardım isteyeceklerini bilemediler. Çocukların kafası karıştı; bazıları Noel’de istedikleri kırmızı bisikleti alamayacakları için ağladı, diğer çocuklar periler Tanrı sayılmadıkları için sevindiler ve dökülen dişlerini yastıklarının altına bırakmaya devam ettiler. Daha küçükleri omuz silkip oyunlarına devam ettiler; yetişkinler bir karar verseydi, Tanrı var mıydı yok muydu? Daha da küçükleri yokluğu fark etmediler bile, ayak parmaklarını yemeye çalışmaya devam ettiler.
Günahkârlar onları cehenneme mahkûm edecek kimsenin kalmamasına sevindiler. Hayırseverler yaptığı iyiliklerinin kendilerine getirilerinin olmayacağı için hayal kırıklığına uğradılar. Ayyaşlara içmek için sebep çıktı, ama Tanrı olsa da olmasa da onların hep bir bahaneleri olurdu zaten. Teistler nihilistlere 100’lük birer banknot uzattı. Hayalperestler dua etti, oportünistler çağın yeni ilahi kitabı üzerinde çalışmaya başladı. Ve tüm dinsizler, kâfirler ve küfürbazlar, kocaman kirli bir cam fanus olan bu diğer dünyanın içinde pörtlek gözleri ve hayretle açılmış ağızlarıyla dolanan balıkları ifadesizce kendi evlerinden seyrettiler.
Wednesday, 11 March 2009
Gobi Todic hakkındaki gerçek
Peki ama kimdir bu Gobi Todic? Ya da daha da önemlisi, ne yapmıştır ki hepimizi tütün müptelalığı gibi ele geçirmiş, tüm organlarımıza işleyerek bizi yavaş yavaş öldürmeye başlamıştır?
1939 yılında NKVD adına meksika sınırında halka yaptığı hizmet mi, 1943 yılında Birleşik Devletler Ordusu'nu içten ele geçirip adım adım parçalaması mı, yoksa 1945 ve 1955 yılları arasında Vatikan'a sızıp devrimci küfürbazları cezalarından kurtarıp onları tekrar devrime katmak mı onu bir kahraman yapmıştır? Bütün bu çok önemli görevlerle ilgili belgelere ve detaylara ne olmuştur? Gerçekten de 1984 yılında Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından gizlice ülkeden çıkarılıp Demokratik Alman Cumhuriyeti'ne gönderilerek Berlin'de sahte bir isimle Yahudilerin arasına gömülürken bütün bu kahramanlıklar da onunla birlikte mi ölmüştür?
Heyhat! Gerçeği asla bilemeyeceğiz.
Bugün bile Gobi Todic bizim için bir sırdır. Kimileri varlığını bile yalanlamaktadır. Bu şüphesiz üstün devrim kahramanı hakkında bildiğimiz ve elimize yeni geçen kesin tek bir doğru bilgi vardır, o da Gobi Todic'in 27 Kasım 2008 tarihinde kesin olarak
geri döndüğüdür!